Eylül ve Ekim aylarında takip ettiğimiz davalar hakkında

Eylül ve Ekim aylarında takip ettiğimiz davalar:

Bodrum 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nde takip ettiğimiz dava karar ile sonuçlandı!

Eylül ayında Soner K. isimli erkeğin eşine karşı uyguladığı darp, hakaret ve tehdit eylemleri nedeniyle kadının şikayeti sonucu Bodrum 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılama sonucu sanık Soner K.’un toplam 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, karar verildi. 

Sabıkalı olan sanığın daha önce başka bir suçu nedeniyle yargılanmış olduğu 1 yıl 8 ay hapis cezası nedeniyle, mükerrerlere özgü bir infaza tabi tutulacağına dair karar alındı. 

Mahkeme öte yandan darp eyleminin yanı sıra, eşini boğarak öldürmeye teşebbüs etmesini, bununla birlikte uyguladığı tehdit ve hakaretleri, sanık koca Soner K. eylemini sabit görmeyip, bu yönde beraat etmesine hükmetmiştir ki, bu kocanın eşine yönelik işlediği suçların tümüne yönelik bir ceza vermeyi yargılamanın adeta konusu değilmiş gibi cezasızlıkla sonuçlandırmıştır.

Erkek şiddetine özgü yöntemlerden biri, kapalı kapılar ardında gerçekleştirdikleri şiddet göz önünde bulundurulduğunda, darp eyleminin hakaret ve tehditle yan yana duran eylemler olduğu ve bu şiddet döngüsünün doğal seyridir. 

Nedense mahkeme, suçu bu yönde sabit bulmayarak, erkeklerin uyguladığı şiddet biçimlerini cinsiyetçi bir bakış ile cezalandırma kapsamı dışında yargılama yapabilmektedir.  

Mahkemenin, şiddete maruz bırakılan kadının talebine rağmen, kadının hakkını savunması için avukat görevlendirmemesi kadının adalete erişim hakkına gerek duyulmadığının da ayrıca gösteriyor. 

Bir diğer önemli ayrıntı da, Bodrum 5. Asliye Ceza Mahkemesi, darp eyleminin eşe karşı işlenmesi nedeniyle ilk önce 9 aya arttırdığı cezayı, sanığa ancak belirli koşullarda verilebilecek ancak var olmayan bu koşullara rağmen indirim hükümlerini UYGUN BULARAK, cezayı 7 ay 16 güne indirmiştir. 

Bu   ne   anlama   geliyor?

Hükümetin kamuoyuna, Kadına Yönelik Şiddet eylemlerine ilişkin DAHA AĞIR yaptırımlar altında pazarladığı hükümler ile sanıkları daha yüksek şekilde cezalandıracağına dair ifadelerede bulunsa da, hakimlerin bu yasal düzenleme ile arttırmak zorunda oldukları suçu, başka bir indirim hükmü kanaatiyle tekrar indirebileceklerini, dolayısıyla yasa koyucuların ön gördüğü sözde etkin ceza yöntemlerinin yine hakim inisiyatifi ile hafifletilebileceği anlamına geliyor. Öte yandan ise, hakimin eşe karşı işlenen suç nedeniyle arttırdığı cezayı yasaya rağmen keyfilik derecesinde bir uygulama ile verilmesi gereken ceza hükmünü tekrar hafiflettiğini gözler önüne seriyor

YARGI, eşe karşı işlenen suçu makul kabul ettiğini, yasa koyucunun da arttırma yönündeki cezanın, var olan yasal koşullar ile aslında çok da etkin tasarlanmadığını gözler önüne seriyor. 

Böylece daha önce de sabıkası olan, eski eşe ve çocuklarına karşı şiddet uygulayan sanığın ödül olarak niteleyebileceğimiz bir kararla yargılandığına şahit olduk.

Tüm bu gelişmelere rağmen sanık Soner K. ‘nın ceza aldığı gerçeğini görmezden gelmemeliyiz:

Maruz bırakıldıkları şiddet eylemlerine karşı başvuran kadınların mahkeme salonlarında ve davalarının yanında #TARAF olmanın ve dayanışmanın etkisi, bir arada kalarak kadınların yalnızlaşmasını ortadan kaldırmak olduğu gibi, bu dayanışmanın, hukuki güçlendirme ve desteğin varlığı ile hala ve hala en değerli gücümüz olduğu bir gerçektir. 

Sanığa karşı açıklanan kararın ağırlaştırmasını gerektiren hususların istinaf aşamasında yerine getirilmesi ve hak mücadelesi veren kadının yanında olmaya ve mücadele etmeye devam edeceğiz. 



Bodrum 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Bodrum Belediyesi eski Özel Kalem Müdürü Serkan A.'nın  yargılandığı duruşma sonrası açıklamamız

Bodrum 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Serkan A*. Bodrum Belediyesi Özel Kalem Müdürü (olayın gerçekleştiği andan itibaren bu görevden alındı) ast personeli olan kadına karşı uyguladığı şiddet nedeniyle duruşmada ilk kez hakim karşısında ifade verdi. Sanık, Bodrum Belediye Başkanlığı'ndaki işleyişi, adeta uyguladığı şiddeti şiddet olarak değerlendirilmemesi savunusuna indirgemeye çalışması, bir anlamıyla şiddetin savunusunu yapmaya varacak kadar ileri bir boyuta taşımıştır. 

Sanığın uyguladığı şiddet eylemini bu davada söz konusu darp, hakaret ve tehditi normal ve bir o kadar da makulleştirmeye çalışarak şiddet eylemine haklı gerekçeler sunmayı amaçlamıştır. Savunduğumuz ve mücadelesini verdiğimiz şey, şiddetin ASLA VE ASLA GEREKÇESİNİN OLAMADIĞIDIR.

Oysa sanık iş ilişkisi içerisindeyken, amir pozisyonunun da vermiş olduğu iktidar gücünü yanına alarak, şiddete maruz bırakılan kadının sineye çekeceğini, şikayetçi olmayacağını ve bu şiddeti açıkça dile getirip itiraz edeceğini var saymamıştı. 

Şiddeti normal bir hak ve uygulama, yani boyun eğdirmeye ve sindirmeye yönelik yöntem olarak kullanan sanık Serkan A. kadınların şiddet karşısında sessiz kalmayacaklarını belli ki atlamış görünüyor.

Burada bir ast üst ilişkisinin kötüye kullanımıyla birlikte birden fazla suçu oluşturan şiddet eyleminin nitelikli hali söz konusu ve bu eylemlerin failin memur sıfatıyla uygulaması sonucu, doğru yargı yeri Ağır Ceza Mahkemesi iken, Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanması yanlış ve hatalıdır. 

Yaşadığı şiddet karşısında mahkeme salonlarında mücadele veren kadının yanındayız ve TARAFIZ. Bir sonraki duruşma 21.12.2023 tarihinden saat 11:10’da Bodrum 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nde.



Zehra Bayır'ın öldürülmesi nedeniyle Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ikinci duruşması 5.10.2023 tarihinde gerçekleşti

Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ve Zehra Bayır'ın katledilmesine ilişkin duruşma, sadece sanık yakınlarının duruşma salonuna alınması ile başladı. 

Tanıklarının dinlenmesine ağırlık verilen bu duruşmada, Bodrum Kadın Dayanışma Derneği'nin davaya müdahil olmasına yönelik emsal gösterilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararının henüz resmi tercümesinin tamamlanmadığı, bu nedenle resmi çevirinin dosyaya eklenmesine kadar süre verilmiştir. 

Zehra Bayır'ın ailesi tarafından yetki verilen avukatlarının mazeret bildirmesi nedeniyle katılmamış olmaları bu duruşmada belki de en çarpıcı olan anlardan biriydi. Bu anlamıyla davada yer alan Bodrum Kadın Dayanışma Derneği avukatının, Muğla Barosu Kadın Hakları Komisyonunun görevlendirilen avukatının ve Aile Bakanlığı avukatının öldürülen Zehra Bayır'ın avukatları olarak duruşmada yer alıyor olması, davanın “ortada bırakılmaması” ve Zehra bayır için duruşmanın tek taraflı - yani salt sanıklar ve avukatlarıyla - yapılmasının önüne geçilmesi anlamında son derece önemliydi. 

Otopsi raporunun Zehra Bayır'ın şiddete maruz bırakılarak katledildiği şüphesiz bir gerçek olması ışığında, birden fazla tutuklu sanığın ve tanık ifadelerinin alındığı duruşmada, dava kamuya açık bir dava olmasına rağmen, adliyeye gelen kadınların duruşma salonuna alınmaması, kadının ailesi tarafından yetkilendirilen avukatların duruşmada hazır bulunmaması, bir kadın örgütünün ve baronun katılmasını ne kadar önemli olduğunu gözler önüne seriyor. Kadın örgütü ve Muğla Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği avukatlarının etkin katılımı sağlanmamış olsa idi, ne sanıklara yönelik ne de tanıklara yönelik, mağdur yönünde önemli olabilecek sorular sorulmamış, yargının maddi gerçeğe ulaşmasına katkı sağlayacak savunma yapılamayacaktı. 

Yani öldürülen Zehra Bayır’ın yanında yer alan ve TARAF olan hiç kimse kalmamış olacaktı, ki bu da sanıkların diledikleri şekilde öldürerek hayatını kaybeden Zehra Bayır'ı suçlayarak ve kendilerini de suçtan kurtarabilecek her türlü savunu ve yöntemi rahatlıkla kullanabilmelerine yol açacaktı. 

Tam da bu nedenle, kadına yönelik şiddet içeren eylemlerin yargılanmasında, kadın cinayetleri davalarında kadın örgütlerinin, davalara müdahil olmasının önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.

Kadınların erkeklerden gelen şiddete karşı #Taraf olma hali, özellikle de kadınların katledilmesi sonucu  kendilerini savunamayacak durumda olmaları nedeniyle, kadın örgütlerinin çok daha dirençli olmasını beraberinde getiriyor. 

Duruşma salonlarında  bu dayanışma ve mücadelenin içinde var olmak, her koşulda kadın dayanışmasının vazgeçilmez bir duruşu olduğu anlamındadır. 

Davaya #TARAF olmak, bir anlamıyla Zehra Bayır'ın yaşam hakkını savunmaktır. 

Zehra'nın nerede çalıştığı, hangi ortamda büyüdüğü, nasıl bir aileye sahip olduğu Bodrum Kadın Dayanışma Derneği ve kadın hareketi için odak teşkil etmez.

Bir sonraki duruşma 11.01.2023 tarihinde, saat 9:00'da Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi'nde.


Yorumlar